Arapça "on" anlamına gelen "aşara"dan türeme "aşura" sözcüğü, "onuncu" anlamına gelir ve Muharrem ayının onuncu günü cereyan eden Nuh Tufanı'ndan kurtuluş ve Kerbelâ olaylarını çağrıştırır.. Aşurenin ortaya çıkışının en yaygın öyküsüne göre, Hz. Nuh ve inananları, "Fülk-i Selalet" (Tufan Gemisi) Muharrem ayının onuncu günü Cudi Dağı'nın zirvesine oturduğunda Tufan'dan kurtulmuşlar, açlıktan öleceklerken çuvallarının dibinde kalan fasülye, nohut, bulgur, bakla, ceviz, kuru üzüm gibi birbiriyle uyumsuz gözüken tüm malzemeyi (ya da yedi çeşit malzemeyi) bir araya getirerek kazanın içine atmışlar, üzerine kutsal hayat suyundan koyarak kazanı kırk vakit kaynatmışlar, Tufan'ı unutmamak ve Tanrı'nın bahşettiği yiyeceklerin önemini anımsamak için yılda bir kez, "Tufan Yemeği" ya da "Şükran Çorbası" niyetine aşureyi pişirip birbirlerine dağıtmayı kararlaştırmışlardır. Öte yandan aşure, 8 Eki...